154 adet duygunun yer aldığı 310 sayfalık bir duygu sözlüğü okudum. Okuduktan sonra anladım ki bazı duygular hakkında fikrim olsa da, bunların ne anlama geldiğinin yüzyıldan yüzyıla ve toplumdan topluma değişebileceği… Bizim ‘duygu’yu bir beyaz eşyanın üzerindeki ayarlar gibi algılama yanılsaması yaşadığımızı düşünüyorum. Yaşadığımız çağdan kaynaklı bir sanı mı bilmem ama olay o kadar mekanik o derece robotik değil.. Sadece bizim kültürümüze mi ait, istemsiz mi yani sınır ve kontrolümüzden öte mi ve aslında organik mi sonra bedenimizin kontrolünde mi? bunlar üzerine düşünmek gerekiyor.
University of London’da Kültürel Tarih araştırmacısı yazar Dr. Tiffany Watt Smith’in bir araştırma projesi: Duygular Sözlüğü/Acıma’dan Zevklenme’ye…
Eserde, farklı coğrafyalardan ve kültürlerden seçilmiş 154 adet duygu tarihsel ve coğrafik olarak algılanış biçimleri ayrıca jest, mimik, söz olarak yansıtılışı üzerinden bilgilendirici ve keyifli bir dille aktarılıyor.
Yapıt, Antik Yunan’dan Ortaçağ Hristiyan ve İslam dünyasına, Aydınlanma’dan modern zamanlara ve 21. yüzyıla… siyasetçisi, bilim insanı, filozofuyla varsayım, görüş ve kuramlara değinerek ilerliyor. Böylece yer yer kitaplardan, filmlerden, sanat eserlerinden ve bilimsel araştırmalardan faydalanarak aktarılan duygular hakkında epey şey öğreniyorsunuz. Çevresi ve iç dünyasıyla insanı biraz daha yakından ve bütüncül bir biçimde gözlemleme şansı elde ediyorsunuz.
Kitapta geçtiğine göre ‘Darwin duyguların içimizdeki en derin kısımları ifade ettiğine dair düşünceleri sorgulamış, onun yerine duyguların bireysel hayatlarımızın sınırlarından çok daha öteye uzandığı, çok daha geniş güçler tarafından şekillendirildiğini anlatan bir resim sunmuş. duygularımızın tamamen bize ait olmadığını ve bedenlerimizi yönettiğimiz gibi bir düşünceye kapılsak da aslında daha çok onun bizi yönettiğini…’
Arka Kapaktan:
Bugün dünyanın çok farklı coğrafyalarında, çok farklı kültürlerinde yaşanmakta olan sayısız duygunun içerisinden seçilmiş 154 duygudan oluşan Duygular Sözlüğü, Antik Yunan mahkemelerinde ağlayan jürilerden cesur, sakallı Rönesans kadınlarına, 18. yüzyıl doktorlarının kalbi titreten duygularından Darwin’in Londra Hayvanat Bahçesi’nde kendi üzerinde yaptığı deneylere, I. Dünya Savaşı sonrası bunalıma giren askerlerden günümüzün sinirbilim ve beyin görüntüleme kültürüne duyguların nasıl algılandığı ve yaşandığı hakkında.
Üzülen, somurtan, ürken, sevinen bedenlerimizin nasıl farklı şekillerde bu dünyada var olduğu; ahlaki ve siyasi hiyerarşileriyle, cinsiyet, cinsellik, ırk ve sınıf hakkındaki varsayımlarıyla, felsefi görüşleri ve bilimsel kuramlarıyla dünyanın bizim içimize nasıl yerleştiği hakkında.
“Duygularla dil arasındaki bağlantıyı görmek büyüleyici. Duyguların belirsizliğini kelimelerin kesinliğiyle giderme dürtüsü. Tiffany Watt Smith duygularımızı tanımlamak için birkaç sözcükten daha fazlasına ihtiyacımız olduğunu ileri sürüyor. Bu eğlenceli ve eğitici kitabın verdiği okuma zevkini anlatan bir sözcük de kitaba girebilir.” – The Guardian –
İyi okumalar.
Mehmet Bar