Kitap Müzesi’nden
Bir Kitap Birkaç Paragraf
Hasan Ali Toptaş’ı ilk Ankara’da Atölyesine katıldığım değerli yazar @emrahpolat1hocamdan övgüyle işitmiştim. Sonra merak etmiş, internette taramış, YouTube’dan bir röportajına bakmıştım. Çok sonra öğretmen arkadaşlar tarafından yılbaşı hediyesi olarak verilen kitabı açtım, söyleşisinden şu sözleri hatırlayarak:
”İnsan ömrü onca kitabı okumaya nasıl yetsin? O yüzden seçici olabilirsiniz ve başladığınız bir kitap sarmadıysa gönül rahatlığıyla devam etmeyebilirsiniz”
Kuşlar Yasına Gider’ in
Kapak fotosu cuk diye oturmuş. Nuri Bilge Ceylan’dan:” Yağmurdan Önce 3 Kaz” Kitap zaten yerellik, Anadoluluk kokuyor baştan sona. Fakat insan halleri itibarıyla evrensel.
Eser yazarın kontrolünde yavaş denilebilecek bir hızda ilerliyor ama Ankara-Denizli arasında geçen olay örgüsünde neredeyse her sahne yanıbaşınızda gerçekleşiyor. Okurken görüyor, işitiyor,tadıyor, kokluyor ve hissediyorsunuz. Dolayısıyla bir sonraki sahneyi iple çekiyorsunuz.
Ayrıca kendine has edebiyat sanatçısı bir yazar sayesinde
ilk kez böyle Türkçe kelimelerle karşılaşıyorum diyebilirim.
İkilemeler, deyimler, özel isimler sıfatlar ya da yansıma sözcükler.. Doğru yerde ve zamanda bunların yanyana getirilmesi…
Konu olarak bölge insanın aile yaşamı ve buradaki baba figürü ön planda: Baba ile etkileşimi.
Babalar gününden tam bir hafta önce kitabı okumam da ayrı bir duygu duruma soktu beni tabii.
Tamam, kitapta yer alan şu kısımları paylaşıp kaçıyorum:
”Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve az evvel dediğim gibi, gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü. ”
Babalar, alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır.”