108 eseri olan yazarın Hayatın Anlamı yapıtı, onun Say yayınlarında yer alan Toplu Eserler (20) dizisinin 3. kitabı. Hayat: Istırap ve Sefalet, Yaşama İradesinin Tasdiki ve İnkarı; Hayatın Boşluğu Öğretisi ve İntihar Üzerine olmak üzere 4 bölümden oluşan kitabın son kısmı filozofyazar-akademisyen Christopher Janaway’in Schopenhauer ve buradaki felsefesine dair yorumuna ayrılmış. Bu kısım hem kitapta ortaya atılan iddialara dair açıklama hem de eleştiri barındırıyor.
‘Hayat bir ıstırap insanlar da bundan mustarip ıstırapdaştır’ diyor Schopenhauer… empatiyi öne çıkarıyor böylece. Kötümser felsefeci diye ün salmış Alman filozof, Nietsche gibi filozofları ve birçok sanatçı ve bilim insanını etkilemiş.
Yazara göre, insan çabalar fakat sonunda bir hedefe ulaşsa da ulaşmasa da tatmin olmaz; bu yüzden mutluluk, peşinden koşulmaması gereken beyhude bir çabadır…
“…doğuştan gelen bir kusurumuz var; hepimiz mutlu olmak için dünyaya geldiğimizi sanıyoruz. bu kusurumuzu gidermedikçe, dünya gözümüze çelişkilerle dolu bir yer görünecektir. çünkü her adımımızda, ister büyük ister küçük bir şey yapmış olalım, dünyanın ve insan hayatının, mutlu bir yaşam sürdürmeye olanak verecek biçimde tasarlanmadığını anlayacağız. işte bu yüzden bütün yaşlıların yüzlerinde aynı ifadeyi, yani düş kırıklığını görmek mümkündür…”
Dünyanın ve insanın hiç olmaması gerektiğini söylemeye kadar gidiyor filozof eserde; ama varızdır. Ve varlığımızın anlamı acıdadır. Ortak bir kaderi paylaştığımızdan ötekine empatiyle yaklaşmamızı da salık vermeden geçmiyor. Çarpıklık, bozulmuşluk doğaldır diyor.
Dünyada iyilik mi kötülük mü fazladır tartışmasını lüzumsuz bulan filozof; saf kötülük onunla birlikte ve sonrasında var olan iyilikle dengelenemez açıklamasını yapıyor.
Mille piacer’ non vagliono un tormento./ Kıymeti yoktur tek bir ıstırap karşısında binlerce hazzın.
Bireycilik karşısında bütüncülüğü savunan yazar, herkesi kapsayan mutluluk ve neşe yoksa bir kişininki önemsiz olduğunu; bu yüzden dünya kötü bir yerdir argümanını ortaya atıyor.
Eserde varoluşun geçmişte ve gelecekte değil şimdide olduğu (kara bulut altında); sürekli devinim, hareket halinde olmak zorunda olduğumuz vurgulanarak; yaşam, sahte hayatlarla dolu gülünç bir oyuna benzetiliyor.
Her hayat kaçınılmaz olarak yaşlılığa ve ölüme koşar diyor, sonunda hüsran olduğunu bile bile mücadele eder insan yaşama iradesiyle.
”İntihar eden kimse hayatı ister, sadece onun kendisine geldiği şartlardan hoşnut değildir…gerçek hayatı yanlış olarak anlamını kazandırdığı düşünülen sonuçlarından yeterince kurtulamamış sıradan kimsedir.”
Bu kadar kötümserliğe rağmen intiharı desteklemez bunun hayatın gerçek anlamının özüne inememek olduğunu savunur. Schopenhauer insancıl ve toplumcudur.
Arka Kapaktan:
Hayatımız öncelikle bakır bozukluklarla yapılmış bir ödemeye benzer; bizim bu ödemeye karşı bir alındı makbuzu vermemiz gerekir; bakır bozukluklar günler, alındı makbuzu ölümdür.
Zamanın bizi telaş içerisinde biteviye koşturup durması, bize asla nefes alma imkânı sunmaması, elinde kamçıyla buyurgan bir işveren gibi hepimizin tepesinde beklemesi ile hayatımızın bir azap ve işkenceye dönmesi arasında en küçük bir bağ kurma imkânı yoktur. Zaman yalnızca can sıkıntısının cenderesi içinde kıvrananların başına bela kesilmez ve onları sıkboğaz etmez.
Varsayalım insan soyu kaldırılıp her şeyin kendiliğinden gelişip olgunlaştığı, sütlerin balların yerden kaynadığı, yiyeceklerin dallarından koparılmayı beklediği, herkesin gönlünden geçirdiğini hiç vakit kaybetmeksizin önünde bulduğu ve elde etmekte hiç güçlükle karşılaşmadığı Utopia ülkesine götürüldü; o zaman ne yapardı bu insanlar? Ya can sıkıntısından ölürlerdi, ya kendilerini asarlardı ya da olmadı birbirlerine düşerler, kavga dövüş birbirlerini boğup öldürürlerdi.