Kitap Müzesi’nden
Bir Kitap Birkaç Paragraf
Aylak mısınız? Ya da aylak birini tanıdınız mı? (Aman Allah mı korusun?) İşsizdir, boş gezendir, avaredir, miskindir aylak. Toplum adamdan saymaz bu adamları. Hem de bunda hiç rolü yokmuşçasına.
Aylak adam da olabilir kadın da. (Ankara’da çok güzel bir kafe var mesela adı: Aylak Madam)
Öyle doğmamıştır, bugün de olunabilir yarın da. Yalnız bir seçim de olabilir bu. ‘Aylak da olsa insan insandır’ değil midir?
Neyse konuya dair bir kitap hakkında birkaç paragraf ekliyorum aşağıya.
İyi okumalar.
Yusuf Atılgan’ın aylak adamı’nın iç sesinden onun dünyasını dinliyoruz…1950’ler bireyin tasvirini ‘Yabancılık, yalnızlık’ kavramlarını derinlemesine işleyerek aktardığı edebi kurguhakkında zihninizde bir fikir oluşması açısından karaktere kulak vermeniz yeterli olacaktır:…”Aylak olmak dünyanın en zor işiydi.” ” Şimdi ben ona yokum. Olsun. Uykuda ki yokluk gibi bu, geçici.” ”Elleriyle kumları eşti. Sıcaktı. Sıcaktı. Ayakkaplarını çıkardı. Ellerine baktı. Düşünmeye alışık beynine söz geçiremiyordu. Sağ eldeki tırnakların uzamasıyla insan yalnızlığının münasebetine dair uzun bir düşünceye daldı. “Büyük sevinçlerden büyük kederlere birden geçişi öğreniyordum.”Olaylar onunla yalnızlığımızı bozup bozmadıklarına göre ya iyi ya da kötüydüler” “İnsanları yalan söyledikleri zaman dinlemeyi severim. Olmak istedikleri, olamadıkları “kişi” yi anlatırlar. ”
” Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Kimi zenginliğe tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez. Kağızman köylerinin birinde bir çift öküzüne tutunan bir adam tanıdım. Ben toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi! Bir kadın. Birbirimize yeteceğimiz, benimle bir düşünen, duyan, seven bir kadın! ”
Olanla yetinerek, aramadan, düşünmeden yaşanılsın diye yaratılmış bir dünyada yalnızdı. Sırtı kaşınıyordu. Eve gidip yıkanacaktı.
Yıllardır aradığını bulur bulmaz yitirmesine sebep olan bu saçma, alaycı düzene boyun eğmiş gibi kendini koyverdi…….
1986 yapımı etki yaratan Anayurt Oteli filmi Yusuf Atılgan’ın aynı isimli kitabından senaryolaştırılmıştır. Yazarın bahsedildiği gibi Camus, Sartre, Dostoyevski gibi yazarlardan etkilendiği; Psikolojiye ilgisi ve Freud okuduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır.
Yazar hakkında biraz daha bilgi isteyenler bizzat oğlu Mehmet Atılgan’ın ondan bahsettiği aşağıdaki röportaj ve seminerlere göz atabilir.Şu:https://www.gazeteduvar.com.tr/kultur-sanat/2017/10/08/yusuf-atilgan-mehmet-atilgan/Ya da şuradaki linklerden biri:https://www.google.com/search?q=mehmet+at%C4%B1lgan+babas%C4%B1+yusuf+at%C4%B1lgan%27%C4%B1+anlatt%C4%B1&spell=1&sa=X&ved=2ahUKEwiDgvruv8fpAhUPmRoKHUE-DyYQBSgAegQIDBAo&biw=1410&bih=705
Mehmet Bar