Kitap Müzesi’nden
Bir Kitap Birkaç Paragraf
İşle alakalı kitaplara ilgim arttı ama edebiyatın öğreticiliğinin yeri apayrı.
Edebiyata yaşamda bir yer bir zaman ayırmalı… Tamirci de mühendis de doktor da satışçı da sporcu da sanatçı da aylak da olsa insan.
Nobelli Gabriel Garcia Marquez’in ‘Kırmızı Pazartesi’si,
Modernliğin artık yaşlandığı şu zamanlarda bolca işlenen, toplumun sessiz kaldığı, öldürmeyip süründüren, ihtimal maruz kalanı da onlardan birine dönüştüren, ufak tefek(!) cinayetlere 1981’de yazılmış bir örnek.
Eserde Marquez’in masalsı anlatımıyla, bir cinayetin işleneceğini herkesin bildiği halde susması hikayeleştirilmiş. Pasif linç sözcüğünü yakıştırdım ben ana fikre… Savunma mekanizmaları hazırdır uygulayıcıların: Bir neden bulup susulur…Mantığa bürüyerek, yansıtarak, yön değiştirerek, polyannacılılaşarak, yadsıyarak belki de sadece umursamayarak. İçerlediği karşısında duygularını dengelemek için sessiz sedasız bilinçli bilinçsiz intikam alarak.
Kırmızı Pazartesi, bir kişinin başından geçen aslında sadece 5-10 saatin hikayesi. Yaşanmış. Yaşanıyor. Çok canlı betimlemeleri var yazarın. Bunda büyükannesinin kendisine anlattığı tüm hikayelerin ve Kafka’nın Dönüşüm’ünün ilk cümlesinin etkisi var. 20. yüzyılın etkili kalemlerinden biri büyülü gerçekçi Marquez. Büyülü gerçekçilik akımı 21. yüzyıla daha çok yakışıyor olabilir.
Namus Cinayeti, kadına şiddet, erkek egemen toplum, töreler, aile konu başlıkları başta olmak üzere yapıtın çok kültürlü de olan atmosferi başka başka okunup yorumlanabilir. Birbiriyle bağlantılı meteforlar var. Giriş gelişme sonuç iç içe. Geçişler çok özenli. Daha çok ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ ya da ‘Kolera Günlerinde Aşk’ (aynı adlı filmi de var) eserleriyle bilinen Latin Edebiyatının usta kalemi Kolombiyalı yazar ödülü hakediyor. Ve kitap okunmayı.
Takma adı Gabo olan Gabriel José de la Conciliación García Márquez hakkında şurada güzel bir yazı var, bakabilirsiniz:
Mehmet Bar