Kinyas ve Kayra/ Hakan Günday

Kitap Müzesi’nden

Bir Kitap Birkaç Paragraf

İki kafadarın mı, ikiye bölünmüş bir zihnin mi anlatıldığına dair şüphelerimi ancak siz bu kitabı okuyunca, kendinizce yanıtlayabilirsiniz.  

Başlangıçta karakterlerin hangisinin konuştuğunu ve eylediğini çok ayırdedemezken inceden birbirinden ayrılmaya, kendine has özellikte farklı iki insan olmaya başlıyor Kinyas ve Kayra. 

Tıpkı doğum ile ölüm arasındaki hayat; iyi-kötü, doğru-yanlış, güzel-çirkin evet-hayır, gerçeklik-hiçlik arasındaki de her neyse onun gibiyken, ortasıyken.. anlaşılamazken ne olduğu, yavaş yavaş  çözülüp ayrışıyor baş karakterler, kelimeler, cümleler ve haller.

Ve yine ‘seçme’ meselesi ışıldıyor bir kitaptan daha.  

Zıtlıklar arasında insan, ton rengi gri. Beyaza yakın mı siyaha yakın mı duracak, doğumuna mı ölümüne mi şaşıracak.. Seçim ve sorumluk, seçim ve bedel sana ait. 

Yer altı olduğu gibi yer üstü de var. Düşman kadar dost da var. Hastalık kadar sağlık da var. Yalnızlık kadar eş de aile de, birey kadar toplum da var. 

Kayra’dan ve Kinyas’tan cümleler onları biraz daha anlamamızı kolaylaştırır işte kitaptan birkaç alıntı: ”…Sabahın dördünün, o insana kendinden başka kimseyi dinletmeyen sessizliği…”

”…Hayatın suyunu içtiten sonra birgün işememiz gerekecekti…”

“…Insanın içinde patlayan volkanları es geçmişlerdi” (bir paragrafta politik metinlerden nefretini dile getiren Kayra) …ve zamanla en büyük korkum belli bir gruba bir teşkilata  dahil hale gelmek oldu…” “…Hiçbir şey yapmadan da sanatçı olunur.Hiçbir şey üretmeden.Sadece hayatı bir sanat haline getirerek de sanatçı olunur…”

”…Ne yapmak istediğini bilmiyorsan, ne yapmamak istediğini düşün!’ demeye çalıştım kendime uzun yıllar boyunca. Böylece ihtimalleri eleyerek bir ideal, bir amaç bulabilirdim…”

”…Ben sadece fazlasıyla ciddiye almıstım, küçükken babamın bana birini üzdüğümde söylediği o sözü. “Kendini karşındakinin yerine koy.” Ve ilk başlarda bunu o kadar çok yapmıştım ki, bir gün dönüş yolunu yani kendimi bulamadım ve beynimin bir parçası boşlukta uçuşan, hayata uzaktan bakan, sadece seyreden bir çift göze dönüştü. Bütün duyguları bilen ama hiçbirini hissetmeyen biri oldu Kayra. İşte her şey, vardığım nokta, bende gerçeklik duygusu yoktu…’

”…Artık,kalıcılığa inanmak istiyordum. Değerlere, ilişkilere, insanlara.Ölümlu olmayan bir dünya vardı ve ben ona dahil olmak istiyordum.Çünkü hiçbir şeyin sonsuz, ölümsüz olmadığı düşüncesi beni tembel bir vahşi yapmıştı. Oysa sevgi, dostluk yüzlerce kuşak eskitecek kadar gençti hala..!’ Kinyas

”…Bir cezası olmalı hayatı reddetmenin. Ölmeden önce anlamalı her kim yadsıyorsa hayatı, bunun mümkün olmadığını. Anlamalı hayatın yaşamak ve hissetmekten başka bir anlam taşımadığını. Bu hayatta umut sevgi dostluk insanlık var…!” 

Mehmet Bar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.