Hukuk Fakültesine ve Hassas Konulara Giriş
Ülkemizde meslek sahibi olmak isteyen kişilerin büyük bir çoğunluğunun yolu üniversite sınavından geçiyor ve yine büyük bir çoğunluk bu süreçte belirli motivasyonlarla geleceğini çiziyor. Benim motivasyonum ilk aşamada çalışma hayatında kendime kolayca bir yer bulabilmek olsa da, ülkemizin bir bakıma kaderini belirleyen alanda gelecekte aktif olma isteğim seçeceğim bölümü somutlaştırdı.
Hedefler bazen hayatımızda net bir yere sahipken bazen belirsiz veya gelişim aşamasında olabiliyor. Ülkemizin eğitim sistemini göz önünde bulundurarak lisans veya ön lisans programlarında seçilecek alanın aceleye getirilmesi gereken son şey olduğunu düşünüyorum. Hedeflerimizi oluşturacak olan ilgi alanlarımızın yanında, o alanla ilgili bilgi edinmek önemli. Her alanda mesleğini icra eden kişilere ve o alanın öğrencilerine ulaşmak zor olmamakla birlikte egitimkocu.mehmetbar.com.tr gibi siteler veya YouTube gibi paylaşım ağları her zaman çok kolay ulaşılan birer kütüphane niteliğindeler. Ben lise dönemimde okulumuzun meslek buluşmalarındaki hukuk alanında meslek icra eden kişilerle ve bölümün öğrencisi arkadaşlarımla iletişime geçerek aklımdaki sorulara cevap aradım.
Yukarıda kısaca kişisel deneyimlerimi aktardım yazının devamında üniversite sınavına hazırlık sürecimi, üniversite tercihlerindeki ölçütlerimi nelerin oluşturduğunu ve hukuk fakültesi ikinci sınıf öğrencisi olarak, fakülte hakkında bilgilerimi aktarmak istiyorum.
Fakülteye başlamadan önce üniversite sınavına iki kez girdim. İlki 2017 ikincisi 2018 yılındaydı. İlk yılda elde ettiğim sonuç, eşit ağırlık alanında devlet üniversitelerindeki hukuk fakülteleri için yeterli değildi. İkinci girişimde hedefime ulaştığım için o yıldaki deneyimlerimi aktarmak daha yararlı olacaktır.
Üniversite sınavına hazırlandığım süreçte, ders çalışmada izlediğim yol her zaman en karmaşık olmayandan yanaydı. Süreci kompleks hale getirmemem, benim bakış açımdan sürecin kompleks bir yapıda olmamasından geliyordu. Ülkemizdeki üniversite sınavı için hazırlanmanın sadece iki aşamadan oluştuğunu düşünüyordum; ders konusunu oluşturan bilgileri öğrenmek ve soru çözmeyi öğrenmek. Tabi bu iki aşamayı herkes kendine göre şekillendiriyor. Benimki stres ve kaygıdan uzak olmalıydı, tabi bunun sonucunda beni strese sokan ders programlarından da uzaktı. Plansız değildim ama kendimi haftalık veya günlük planlarla çözülen soru ya da bitirilen kitap sayılarıyla değil; derslerdeki yeterliliğimle ve ders konularını oluşturan bilgilerdeki hâkimiyetimle bir düzene sokmuştum. Olayı soyutluktan çekip çıkarmak gerekirse, “köklü sayıları öğren – köklü sayıların sorularını doğru çöz” gibi bir duruma geliyordu diyebilirim sanırım J Beni stres ve kaygıdan uzaklaştıran bir diğer durum ise; istediğim kriterlere uygun bir üniversiteyi kazanabileceğimden fazlasını istemememdi herhalde. Dönüp baktığımda ders çalışmalarımı asgari düzeyde tuttuğumu belki de daha iyisini yapabileceğimi düşünmüyor değilim. Ama belki de o zamanlar kendimi, yaptıklarım ve yapabileceklerim arasındaki “toksik ilişki” den bu şekilde uzak tutmuşumdur.
Öğrenciler için her zaman can sıkıcı olan aşamaları kan, ter ve gözyaşı ile atlattıktan sonra en zevkli aynı zamanda heyecan verici bölümlere geçmek istiyorum. Başarılı bir üniversite ve iş hayatı için ilk temellerimi okul tercihlerimdeki küçük farkındalıklarla atabileceğimin bilincindeydim. Bunlar bölümüm açısından ilk olarak yabancı dilde eğitimdi. Türkiye’deki hukuk eğitiminin gerekli bir sonucu olarak, yabancı dilde eğitim sınırlı bir şekilde olsa da belirli üniversitelerde bulunuyor. Yabancı dilde eğitim verilen derslerin oranı ise çoğunlukla %30 oluyor. Bölümüm açısından ikinci kıstas ise üniversitenin bulunduğu şehirdi. İnsanlarla kuracağım ilişkiler, stajlar ve çeşitli imkânlar sebebiyle görece daha büyük illerimiz önceliğimdeydi.
Sınavdan elde ettiğim sonuç birçok devlet üniversitesinde hukuk fakültesi fırsatını bana sunduysa da, o dönem sadece üç devlet üniversitesinde verilen yabancı dilde eğitim programına sahip okullar için yeterli değildi. Bunun bir sonucu olarak İstanbul’da İngilizce eğitim veren vakıf üniversitelerinin tam burs imkânı sağlayan hukuk fakültelerini araştırdım ve tercihlerimi bu yolu izleyerek tamamladım.
Altınbaş Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin %30 İngilizce bölümüne tam burslu olarak yerleştim. Üniversitenin istediği düzeyde İngilizce yeterliliğine sahip olmak için bir yıllık “Prep School” dan sonra fakülteme başladım. Birinci sınıfın güz dönemini okulda deneyimledikten sonra pandemi sebebiyle devamını online eğitim alarak tamamladım ve ikinci sınıfa geçtim.
Hukuk Fakültesi eğitimi dört yıl. Zaman zaman fakültede bölüm seçme gibi bir durumun olup olmadığı gibi sorular sorulabiliyor. Türkiye’deki hukuk fakültelerinde ne mesleki alanda ne de kamu, idare gibi ayrışan hukuki alanlarda bölüm seçme gibi bir durum yok. Fakülteden mezun olduktan sonra avukat olmak isteyen mezunlar, bir yıllık avukatlık stajı yaptıktan sonra avukatlık ruhsatını alabiliyorlar. Hâkim veya savcı olmak isteyen mezunlar Hâkimlik – Savcılık sınavında ve mülakatta başarılı olduktan sonra meslek hayatına başlayabiliyor. Noter olabilmek için ise de avukatlık stajı tamamlanmış olmalı ve noterlik belgesi gerekmektedir. Tabi tüm bunların yanında kişi, mevzuattaki diğer kriterleri de sağlamış olmalıdır. ( Burada şunu belirtmek isterim; 2020-2021 yılından itibaren fakülteye kayıt yaptıran mezunlar Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’nda başarılı olduktan sonra çeşitli mevzuatlarda öngörülen Avukatlık Stajı ve Hâkimlik – Savcılık Sınavlarından da başarılı olmaları neticesinde bu meslekleri icra edebileceklerdir. [1] https://hukukdestegi.com/tr/2020/02/21/hukuk-mesleklerine-giris-sinavi/ )
Eğitim hayatına dönecek olursak, yabancı dil konusuna değinmek istiyorum. Türkiye’deki mevzuatın kişiye İngilizce aktarılması mümkün olsa da gerekli bir husus değil. Yani Türkiye sınırları içinde, Türk vatandaşlarına uygulanacak kanunlar, yönetmelikler, KHK’lar, CBK’lar vs.; ülkenin ana dilinde ve toplumda yerleşmiş kavramlar ile oluşturulmuştur ve eğitimi anadilde verilmelidir. Bunlara örnek olarak Anayasa, Borçlar Hukuku, Ceza hukuku gibi ülkemizin kanunlarının eğitimini veren dersleri gösterebiliriz. Ama bu derslerin yanında Uluslararası Hukuk dersi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi dersi, Hukuk Terminolojisi gibi dersler İngilizce verilebilmektedir. Gerek mesleki gerek akademik alanda faydası olacaktır.
Başka bir konu ise benim bölüme başlamadan önce üzerinde durmadığım ama bölüm hakkında daha ayrıntılı fikir sağlayacak husus olan: Hukuk fakültesinde okuyan öğrenci sadece mevzuatları mı ezberleyecek, bu bölüm öğrenciye başka neler katabilir? Öncelikle sistem kanun ezberinden öte kanunu somut olaylar üzerinde değerlendirme becerisi kazanmakla ilerliyor. Ama bunu bir kenara bırakırsak benim açıklık getirmek istediğim nokta şu: öğrenci eğitim hayatında dogmatik olgular içinde mi boğuluyor? Hayır. Her hukuk fakültesinde öğrenciye başlangıçta önemli düşünürlerin ve felsefecilerin görüşleri ışığında adalet, hukuk, hukuk devleti, norm, normlar hiyerarşisi, suç, ceza, “Doğru yargı nedir?” vb. olguların ne olduğunu ve\veya ne olması gerektiğini sorgulama temelleri atılır. Öğrenciye eleştirme ve eğer bir sorun olduğunu düşünüyorsa çözüm üretme alanları oluşturulur. Birçok dersin girişinde bu noktalara ışık tutulmasının yanı sıra sırf bu konular üzerine düşünme amacıyla Hukuk Metodolojisi, Devlet Kuramı gibi dersler verilmektedir. Hatta dersi veren hocaların konuları ele alma biçimine göre, bazı felsefi eserleri okuyup inceleme fırsatı da yaratılmaktadır. Her hukuk fakültesinin bu yöndeki çalışmalarının artmasını ve derinleşmesini umuyorum.
Hukuk eğitiminin aslında çok hassas bir konu olması sebebiyle; kişilerin eğitimlerinde, zihinlerindeki doğruluk ve gerçeklik olguları oluşurken sorgulamada sınırlarının olunmadığı farkındalığının eğitimciler tarafından ustalıkla aşılanması gerekliliği ilk gaye olmalıdır.
Bizlere sunulan adaletin sadece yargı ayağında bulunan kişiler değil, gerçek adaletin sürekli arayıcıları olmak ümidiyle…
Sevde Gül Kaplan
Konuk yazar olarak yazılarınızı gönderebilirsiniz.