Kariyer Hikayeme Giriş 101
Lisede Alan Seçiminden Üniversitede Çift Diplomaya
Merhaba, ben Hatice, yok hayır üst kata yeni taşınmadım, hayır hayır masaj indirimi dağıtmıyorum, sadece selam vermek ve biraz sohbet etmek istedim.
Peki ben kimim, adımı zaten söyledim, yaşım 19, üniversite öğrencisiyim. Evet aynen düşündüğünüz gibi corona döneminde online eğitim çok zor, corona döneminde aslında hayat çok zor.
Biraz geriden başlamak gerekirse Bodrumluyum, liseyi 2019’da TED Bodrum Koleji’nde bitirdim. Bitirmek, kazanılan onca tecrübeyi, edinilen onca arkadaşlığı anlatmak için ham bir kelime gibi geliyor. Biraz daha açmak istiyorum. Mesela üniversite sınavı çerçevesinde ilerlemek iyi olabilir. Aramızda bu yolda yeni olanları görüyorum. Belki onların kafasından birkaç soru işaretini kaldırabilirim.
10. Sınıf: Alan Seçmek
Lisede alan seçme sürecim bile sancılıydı. Sözel öğrencisi olduğumun farkında değildim, orta sondan beri kafama yerleştirilmiş MF oku her şeyi seçebilirsin algısının etkisinde tutturmuştum MF seçeceğim diye. Ama ilgi alanım olan ve herkese zamanı zamanına eğitim planımı anlattığım meslekler ya TM idi ya da TS. Tam 3 kere karar değiştirdim. En son TM de durdum. Bu süreçte sizi gerçekten tanıyan ve analiz edebilen çevrenizin olması çok önemli, ben öğretmenlerim sayesinde bu kararı vermiştim. Dedikleri şey şuydu, “sen edebiyatçısın, yazıyorsun, sosyal zekân gelişmiş MF seçersen ilgi alanlarına zaman ayıramayacaksın ve üzüleceksin”. Tam da bu nedenle üniversite sınavının 2 günden değil, uzun bir süreç olduğuna inanıyorum. Bunun gibi hayatımızı etkileyecek ilk büyük kararlar verdiğimiz süreçte haliyle doğru kararlar veremememiz çok normal. Bu nedenle aile desteği, danışmanlar ve arkadaş çevresi çok önemli.
Sınava doğru giden yıllar: 11. ve 12. Sınıf
Süreci parçalara bölecek olursak ilk adımı atım. Alanımı seçtim sonraki adım ise epey uzak görünüyor gözümde, sınav. Sonuçta iki koca yıl var önümde. Diyordu aklım ve içten içe kendimi yiyip bitiriyordum.
Oldum olası hırslı biriydim, geleceğime dair hedeflerim vardı, stabil tutmak ve geliştirmek istediğim hayat standartlarım vardı, hayallerim vardı kendimi bir fanus gibi içine yerleştirdiğim. Bu fanusun bir kafes olacağını bilemezdim. Camdan dışarısını görebiliyor ama oraya ulaşamıyordum çünkü kendimi belli bir fikre hapsetmiş, bu süreçte bu fikir için çok kalp kırmış ve kendimi hiçe saymıştım. Bunu daha da açmadan önce iki adım arasında geçen süreci merak edenler olabilir.
Çok ekstrem bir şey olmamakla birlikte inişlerim ve yükselişlerim oldu. Hem akademik başarı hem de motivasyonel açıdan. Deneme sınavlarında asla istediğim sonucu alamıyordum. Bunun sebebi hem ütopik hedefler koymam hem de hırsıma yenik düşüp, olur olmaz hatalar yapmamdı. Süreç boyunca yalnızca Matematik için özel ders aldım, özellikle trigonometri konusunu asla anlayamıyordum. Şimdi mimarlık okuyorum ve hala anlamakta zorlanıyorum. Tüh sürprizi bozdum ama oraya da geleceğim. Bu aldığım dersler işe yarıyordu, sadece matematik için demiyorum, ders çalışma şevkim ve isteğim artmıştı, sınava 50 günlük bir süre kala hem motivasyonel hem de akademik anlamda kişisel zirvemi yaşadım. Elimden geleni yaparsam sonuç ne olursa olsun pişman olmayacağımı düşünmeye başlamıştım.
Sınav ve Sonucu
Derken sınav zamanı geldi çattı. Evet çok masalsı bir geçiş yaptım buraya, ki şaka değil. Bu üniversite sınavı bizim gözümüzde çok distopik hale getiriliyor. Öyle ki sağlığımız, psikolojimiz etkileniyor. Böyle dediğime bakmayın bütün üniversite sınavı süreci boyunca buhrandaydım. Sınav bitti hala… İlk oturum çıkışı eve dönerken sadece ağladım, neden derseniz net bir sebebim yoktu. Üstümden bir yük kalkmış olmalıydı ama dünyanın yükü omuzlarımda gibi hissediyordum. Mantıklı düşünemiyor insan. Akşam ailemle ikinci bir sınav öncesi motivasyon sohbeti yaptık. Desteklerini hissediyordum. Ama bence üzüldüğüm nokta yaptıklarımdan tatmin olmamamdı ki bu özeliği hala taşıyorum. Buna hırs deniyor galiba. Her neyse, ikinci oturumum daha sakindi. Artık bitmişti, çalışmam gereken bir şey yoktu. Kendime saygı duymadan test kitaplarının içinde kaybolmama gerek yoktu. 2. Adımı atmıştım.
Ve işte tam da burada her şey ben tam bitti derken başladı.
Beklemek gerçekten çok zormuş. Her gün ya bir sürpriz olur da erken açıklarlarsa diye uyanıyordum. Burası da tam 3. adım kısmı oluyor.
Gün geldi, açıklandı, ben annem babam kardeşim bilgisayarın başında sisteme girmeyi bekliyorduk. Ben dedim ki ben bakmıyorum siz bakın, TM 60.000, TS 7.000 MF: 220.000
Bilin bakalım ne oldu, yine tatmin olmadım. Ki gariptir kafamdan bir saniye olsun mezuna kalma düşüncesini geçirmedim. Dakikalar geçtikçe çevreden gelen geri dönüşlerin de etkisiyle daha mantıklı düşünmeye başlıyorsunuz tabii ki. Yapılan iş – alınan verim bazında düşünmeye çalışınca fark etmeye başlamıştım. Ben elimden geleni yapmıştım. Daha iyisini yapabilir miydim evet ama elimde olan sonuç buydu ve şimdi sıra en büyük adımı atmaya geliyordu. Üniversite tercihleri.
Üniversite Tercih Dönemi
Bu adımda elimizde olanları en etkili şekilde nasıl değerlendiririm diye düşünmek gerekiyor. En sancılı kısım. Çünkü sadece kendimiz için seçmiyoruz, bir tarafta aile unsuru da var. Ailem hiçbir zaman bu bölümü seçme ne işin var orada oku öğretmen ol doktor ol düşüncesinde insanlar olmadı. Tercihlerime hep saygı duydular. Anlaşamadığımız tek nokta şehirdi. Üniversite seçimi de öyle bir şey ki tercihimizi etkileyecek çok fazla faktör var.
Benim kafamda her şey netti, İstanbul istiyordum, planladığım üniversitede psikoloji okuyacak çift anadal programı olarak medya iletişim seçecek gastronomiden yan dal yapacaktım. Di li geçmiş zaman kullanıyorum bunun sebebi şu an orada olmamam değil, sebebi tercih zamanı tüm fikrimin değişmesi. Ailem İzmir istiyordu. Hem yakın hem de içinde yetiştiğim hayat standartlarına daha yakın olduğu için. Ben İstanbul istiyordum çünkü bir cazibesi vardı öğrencilik hayatı dendiğinde. Ben her zaman emellerinizin, hayallerinizin peşinden koşmanızı öneririm ama hani bir atasözü vardır “bin bilsen de bir bilene danış”. Evet işte tam bu şu ana kadar ki hayatımda edindiğim en büyük deneyimdi. Hayat veya adına ne isteseniz deyin, faktörler bizi planladığımızdan çok farklı yerlere sürükleyebiliyor. Aslında sürüklenmiyoruz, kürek çekiyoruz ve bunu rüzgâr yönü etkiliyor, suyun akıntısı etkiliyor, sandalımızın yükü etkiliyor. Konumuza dönecek olursak sürekli araştırdım, gelgelelim çocuk aklımın beni içinde kurguladığı dünya tekrardan kendimi güçlü bir kadın olarak içinde hayal ettiğim bir dünya oluverdi:
İzmir Ekonomi Üniversitesi. Tek tercih. Başka hiçbir üniversite yazmadım. Çok araştırdım. İç Mimarlık ve çevre tasarımı. En üst 2 sıra farklı burs seçenekleriyle. Altına diğer hobilerine sahip olduğum bölümleri sıraladım. Çok araştırdım. Emindim ilk bölüm tercihime yerleşecektim. Yerleşemezsem çok üzülürdüm çünkü akademik planımı saniyeler içinde oluşturmuştum kafamda. Çift anadal programına başvuracaktım. Mimarlık…
Ve şimdi, tam da olmak istediğim yerdeyim. Olmak istediğim şehir, olmak istediğim üniversite, olmak istediğim bölüm-ler. En önemlisi olmak istediğim gibiyim, mutluyum ve kendime inancım tam.
Üniversiteye Giriş ve Çift Anadal
Üniversiteye yerleştiğim süreyi de ele almak gerekirse, çok zorlandım. Yalan söylemek sizlerin kafanızda kurduğunuz hayallere ihanet olur. Ki kolay olmasını da beklememiştim. Bodrum gibi herkesin birbirini tanıdığı bir kasabadan İzmir gibi bir büyükşehirde yaşamak, aileden uzakta, konfor alanımdan uzakta, gerçekten zor oldu. Ama bunu da başardım.
Derslerimi hırsımdan dolayı çok yükseklere koyduğum hedef olmasa da ona çok yakın bir seviyede tuttum. Arkadaş çevrem genişlemişti. Bu sayede akademik hayatıma daha iyi odaklanabiliyordum. Böyle söylüyorum çünkü ben hep sosyal hayatım iyi olduğu sürece akademik başarımı istediğim seviyede tutan biri oldum.
Buna ego diyebilirsiniz ama çift anadal başvurumu yaptığımda kabul olacağımdan emindim. O an için hayatta en çok istediğim şey gibiydi. Tüm geleceğimi onun üzerine kurmuştum. Komiktir ki başvuruların açıklandığı gün listede okul numaramı göremeyince çok korkmuştum, sadece gözden kaçırmışım oysa.
Şu an İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı 2. sınıf; Mimarlık 1. sınıf öğrencisiyim. Yoğun muyum? Çok! Yoruluyor muyum? Çok! Değiyor mu? Yaşattığı tatmin duygusunu ne kadar anlatsam az gelir. Gururlu muyum? Hem de nasıl!
Ver her şeyden önce biliyorum ki bizler arkamızdan yetişen nesillere birer örneğiz ki yaşadığımız yüzyılda, bir kız çocuğu olmak, bir kadın olmak bu kadar zorlaştırılmışken dimdik durmak, kendinle gurur duymak bizim gelecek nesillere bırakabileceğimiz en büyük örneklerden biri. Öyle ki hiçbir şey için geç değildir, kimseye muhtaç olmadan, kendi ayaklarımızın üzerinde durmanın bir yaşı ve cinsiyeti yoktur. Bir meslek sahibi olmak, bileğinde en az bir altın bileziği olmak bir kadının bu yüzyılın alçak şartlarının altında bükülmeden dimdik durabilmesi için gerçekten önemli bir unsur.
Üniversite sürerken..
Sohbetimizin sonuna yaklaşırken, eklemek istediğim birkaç şey var. Üniversite seçimlerinden şu ana kadar olan tüm süreçte çok şey deneyimledim. Hani derler ya şimdi ki aklım olsa öyle yapardım diye. Tam o bilinçteyim şu an. Herkesin hayattan öğrendiklerinin de farklı olacağını bildiğimden birkaç şey paylaşmak istiyorum sizinle…
Üniversiteyi kazanınca hiçbir şey bitmiyor. Her şey, her bitti dediğimizde yeniden başlıyor. Dijital bir oyun gibi düşünün. Avatarınızın karakteristiklerini değiştirebilirsiniz ve savaşmaya, emek harcamaya yılmadan devam etmelisiniz.
Hobileriniz sadece alanınızdan ibaret olmamalı. Şahsen, derslerim çok yoğun ancak hala kendime zaman ayırmaya çalışıyorum. Çünkü biliyorum bu da beni geliştirecek ve olmak istediğim yere getirecek.
Neler mi yapıyorum: Dediğim gibi ben edebiyatla haşir neşir biriyim. Şiir başta olmak üzere deneme ve hikâye alanlarına hallice yatkınım.
Gastronomi ile ilgileniyorum.
El işi ve tasarım yapmaya özen gösteriyorum ki bu da okulda öğrendiğim bilgileri hayata aktarırken çok işime yarıyor.
Profesyonel bir yeni yerler keşfetme tutkunuyum.
Evet tüm bunların yanında hiçbir şey için zaman olmadığından arkadaşlarına yakınan da benim ama farkındayım, gerçekten istediğim bir şey için zaman ayırabilirim. Burada da zaman yönetimi tavsiyem giriyor ki, tavsiye demek çok süslü bir kelime olur, ben de bu konuda çok iyi sayılmam. Ama en azından deniyorum.
Hep denedim. Her şeyi yapmayı, amacıma ulaşmayı, hayallerimin peşinden koşmayı hep denedim. Siz de deneyin. Denemediğiniz bir şey için pişman olmak, içinizde hep bir ukde bırakır. Ancak içinizde sadece barışa, huzura, mutluluğa, vicdana yer açın. Yorulduğunuzda küreklerinizi elinizden bırakmayın.
Sanırsam bugünlük benden bu kadar. Çok mu konuşmuşun yine, tüh huyum batsın. Ama ben tanıştığıma memnun oldum. Giderken size birkaç dize bir şey bırakmak istiyorum. Tekrar görüşene dek kendinize iyi bakın. Hoşçakalın.
Şiir /
Yaban ile Yalan
Bir hoş olur içim
Sabah gözlerim uyandığında
Kuşkuyla dolu olurum bir yandan
Ya göçersem, şu hayatın mayhoş tadına iyice varamadan…
Çünkü bilirim
Günler birer mey, nefes alan insan doyumsuz bir yaban.
Tek korkusu şudur ki evvelden gelip boynuna dolanmayagörsün o zalim yılan.
O yaban, yalandan korkmadı yılandan korktuğu kadar…
Sen yabansan, o da yaban, ben de yaban.
Haliyle korkarım yılandan
Ama yine de bilene kadar
Bir hoş olur içim
Sabah gözlerim uyandığında…
Hatice Gök
*
Konuk yazar olarak yazılarınızı gönderebilirsiniz.