Kitap Müzesi’nden
Bir Kitap Birkaç Paragraf
Okuma listemde alanıma dair öğretici kitaplar arasına mutlaka edebi eser sıkıştırırım.(çok besliyorlar)
Bir süredir de okuduklarımı instagrama #birkitapbirparagraf hashtagiyle kaydediyorum.
1950-90 arası dönemin ama ağırlıklı olarak 1975-1985 arası İstanbulunu’nun tasvir edildiği;
o zamanların, o anların içinde taşıyan eşyalarla, eşyaların masumiyetiyle aktarıldığı
aşk ve müze üzerine bir roman: Masumiyet Müzesi.
Kitap müzeyi müze bir aşkı anlatıyor diyebiliriz ama tersi de geçerli.
Kitapta söz konusu müzeye giriş bileti de bulunuyor. Müze kavramına bakış açım genişledi, ilk fırsatta müzeyi gezmek istiyorum??
Geçmişin eşyaların içine ruh gibi sıkıştığını düşünen ana karakter:
”müzeyi gezenler eşyalara şimdi karşılarında var olan şeyler gibi değil benim hatıralarım gibi bakmalıdırlar.”
“… düşünmek ile hatırlamak, kaybetme acısı ile kaybetmenin anlamı arasındaki noktada müze açma fikrine vardım” diyor.
Orhan Pamuk ise şöyle diyor kitabın sonunda: “Romandaki ilk hedefim müze değil, aşk dediğimiz karmaşık, psikolojik, kültürel, antropolojik şeyi soğukkanlılıkla anlatmaktır. Aşkı yüksek bir yere koyup, sevilen şarkılarda yapıldığı gibi, “Aman ne güzel bir duygu!” demek istemiyordum. Bu duyguyu – tıpkı bir trafik kazası gibi- hayatta başımıza gelen ve çoğu zaman bize istemediğimiz kadar acı veren bir şey olarak anlatmak istiyordum. Masumiyet Müzesi her şeyden önce aşk hakkında bir düşünmedir.”
Her alanda dijitalleşiyoruz. Eserle ilişkili müze İstanbul’da. Ama müzeyi olduğunuz yerden, online da gezebiliyorsunuz.
artsandculture.google.com ya da Arts & Culture uygulaması üzerinden müze parçalarını inceleyebilir, görsellerin altındaki açıklamaları okuyarak mekanı dolaşabilirsiniz.
Evet kitabı okumadan da müze gezilebilir, müze gezilmeden de kitap okunabilir. Fakat ikisi beraber güzel bir etkinliği bütünlüyor, daha yoğun bir sanatsal aktiviteye dönüşüyor. Bu arada müzeyi gerçek mekanda ve gerçek zamanda tabii hala gezmeyi düşünüyorum’)