Şık, ciltli bu kitabı muhtemelen ya bir kütüphanede ya bir kafede belki de evinizde aydınlık, sıcak, güvenli bir atmosferde okuyacaksınız… fakat zamandan kopacak, mekan algınız değişecek öyküdeki atmosferin tam ortasına düşüvereceksiniz. Buna Haruki Murakami’nin yan yana dizdiği cümlelerle Kat Menschk’in çizimleri neden olacak.
Eser sadece 57 sayfa. Okuruna bağlı olarak bir çırpıda okunabilir incelikte ama ben tersine bir derinliğe sahip olduğunu düşünüyorum. Sanki farklı katmanları var…Katman değil de sanki labirentte gezdiriyor insanı…çıkış sandığınız yerde duvarla karşılaşıyor sonra birkaç kere daha denemek istiyorsunuz ama zaman da tükeniyor, üstelik karanlık ve nemli…
Labirentlerin zor yanı, seçtiğin yolun doğru olup olmadığını, sonuna kadar gitmeden bilememendir. sonuna kadar ilerleyip de yolu karıştırdığını anladığında, geri dönüp başlamak için çok geç olabilir. işte labirentlerin sorunlu noktası da budur.
Tuhaf Kütüphane, Haruki Murakami
Romantik gelebilir belki ama yapıt sayesinde, sanatta oyun kuramının savunduğu biçimde, gündelik yaşamın sıkıntılarından, kaygılarından uzaklaşıyor yeni bir dış dünya içerisinde özgürleşerek adeta kendinizi unutuyorsunuz diyebilirim. Bu dünya biraz koyu, tuhaf; sizi geredebilir…
…koyun adam ‘ın kendi dünyası var. benim kendi dünyam. senin sana ait bir dünyan var. öyle değil mi ?
Tuhaf Kütüphane, Haruki Murakami
-öyle tabii.
bu yüzden koyun adam’ın dünyasında benim var olmamam , benim var olmadığım anlamına gelmez…
Yalnız bir genç, tuhaf bir kütüphanedeki yaşlı çalışanın onun beynini önce bilgiyle doldurup sonra hapur hupur yemek istemesi neticesinde gizemli bir kızın ve koyun adamın ona yardım etmeye çalışması üzerine kurgulanmış bir hikaye. Aile değerlerine de değinen yazar yalnızlık, bağ kurmak ve endişeli bekleyiş üzerine kötü bir rüya görüyormuşsunuz hissi de yaratıyor.
1882 yılında kurulmuş Waseda Üniversitesi’nden mezun yazar, burada klasik drama eğitimi görmüş, çalışmalarıyla 21. yüzyıla damgasını vurmuş biri. Kat Menschik ise Haruki Murakami’nin iki kitabına çizimleriyle değer katmış Alman grafik sanatçısıdır.
Kitap kapağından:
Bir Osmanlı Vergi Tahsildarının Güncesi adlı kitabı elime aldım, okumaya başladım. Bu, Osmanlıca yazılmış zor bir kitaptı. Ne var ki tuhaf bir şekilde hiç güçlük çekmeden okuyabiliyordum. Kitabın sayfalarını çevirirken, Türk vergi tahsildarı İbn Armut Hasir olmuştum, belimde eğri bir pala, İstanbul’da vergi toplamaya çıkmıştım. Meyve ve tavuk, sigara ve kahve kokuları sokağa ağır ağır akan bir nehir gibi yayılmıştı. Hurma ve mandalina satan seyyar satıcılar yol kenarında yüksek sesle bağrışıyorlardı.
Yalnız bir çocuk, gizemli bir kız ve Koyun Adam… Acaba korkunç yaşlı adamın onları hapsettiği ürkünç kütüphaneden kaçmayı başarabilecekler mi? Haruki Murakami’den büyükler için yazılmış, masal tadında bir öykü… Neden bunlar benim başıma gelmek zorundaydı ki? Oysa tek yaptığım, kitap ödünç almak için kütüphaneye gelmekti. “O kadar da canını sıkma” dedi Koyun Adam, beni avutmak için.”Baksana Koyun Adam” dedim. “Neden o yaşlı adam benim beynimi yemek istiyor ki?” “Bilgiyle dolu beyin çok lezzetli olur çünkü. Yumuşacıktır. Aynı zamanda böyle topak topaktır.”
İyi okumalar.
Mehmet Bar