Büyüklere Masallar/ Işıl Kayagül

 İyi Pazarlar. Bu haftaki yazarımızın, yazısının bahsedeceğim diziyle ve şarkıyla bir ilgisi yok ama değinmeden geçmek istemedim..

  Süper Baba dizisi vardı, bilenler bilir, 1993-97’de TVde gösterilen bir yapım… Jenerik müziğini Görkem Göknil’in seslendirdiği yüreklere dokunan bir de Yeni Türkü şarkısı: ‘Bana bir masal anlat baba’ şöyleydi sözleri:

Bana bir masal anlat baba
İçinde bütün oyunlarım
Kurtla kuzu olsun şekerle bal

Baba bir masal anlat bana
İçinde denizle balıklar
Yağmurla kar olsun güneşle ay

Anlatırken tut elimi
Uykuya dalıp gitsem bile
BırakIp gitme sakın beni

Bana bir masal anlat baba
İçinde tüm sevdiklerim
İçinde İstanbul olsun

  Şarkıyı merak edenler için link de bırakıyorum: https://www.youtube.com/watch?v=r3Pox04zuqw 

  Şöyle söyleyeyim: o dönem okuldaki müzik derslerini teoriden pratiğe taşımanın basit ve  ekonomik enstrumanı blok flüttü ve  flütü olan doksanlar çocuklarının hemem hemen hepsi en az bir kere bu şarkıyı flütle seslendirmeyi denemiştir. Ben bugün hala notaları doğru üflemeyi başaracağımızı iddia ediyorum.

  Neyse konu bu değil dedim ama uzattım. Bugün,

  Masallardan, masal anlatıcığından bahsediyor bize yazısında  Işıl Hanım… Hikaye anlatıcılığının hikaye kitabı okumaktan nasıl ayrıldığına; kültürel bir öge olan masalların psikolojiyle ilişkisi ve günümüzde var olmasınını farklı açılardan önemine değiniyor bizler için…

  Yazının bitiminde kendisinin masal videoları ve etkinlik duyurularının yer aldığı linki bulabilirsiniz.

  İşte dizilere ve şarkılara konu olmuş bir sözlü ananonim halk edebiyatı türü olan ‘masal’ hakkında Işıl hocanın sözleri…

  Kendisine teşekkür ediyoruz.

  Keyifli okumlar…

Büyüklere Masallar

Bundan birkaç sene önceydi. Yetişkin dünyamda masallarla bir masal çemberinde karşılaştım. İstanbul’da Galata’da sevimli bir salonda otuz kişi bağdaş kurarak oturmuş, pür dikkat anlatıcıyı dinliyordu. Biraz daha yaklaştım. İçeride bir kadın renkli kıyafetleriyle yolculuk masalı anlatıyordu. Bizim yaşımızdaki insanların büyülenmiş bir şekilde masal dinlemesi ilginçti. Ben de o sırada kendi yolculuğumdan dönmüştüm ve sanki anlatılan hikaye benden izler taşıyordu. O masal akşamından bayağı etkilendim.  Eş zamanlılık diyelim , tam da o zamanlarda, masallar üzerine araştırma yapan bir arkadaşım vardı ve onun da vasıtasıyla o günden sonra  masalları araştırmaya, okumaya başladım.

  Bir süre sonra tekrar yolculuğa çıktığımda, bu sefer yanımda yoldaş olarak masallar da vardı. Sadece okumuyordum. Gittiğim farklı şehirlerde, köylerde anlatmaya başlamıştım artık. Bazen ateş başında masallar anlatıyordum, bazen bir kafede…

  Öğretmenliğe geri döndüğümde hikaye anlatıcılığı ile derslerimi nasıl harmanlarım diye düşündüm. Dokuzuncu sınıflar ile ders dışında hikaye anlatma saatleri düzenlemeye başladım, köy okulunda ilkokul çocuklarına masal anlattım, mülteci çocuklar için tasarlanan çocuk karavanına masallarımla eşlik ettim.

 Peki, masallar büyük küçük genç yaşlı demeden bizi nasıl bir araya getiriyor?

Modern hayatlarımızda hep bir yerlere koşuyoruz. Bitmesi gereken projeler, ödevler, sınavlar var. Kariyer hedefleri, kendine bir yer edinme, o yeri kaybetmeme, para kazanma, sonra daha çok kazanmayı hedefleme… Hayat, her zaman önümüze hedefler koyuyor ve bizden bunları gerçekleştirmemizi istiyor. Peki tüm bu koşturmaca arasında durup nefes alıyor muyuz?

 Teknolojinin hayatlarımıza bu kadar işlemediği zamanlarda,  ninelerimiz dedelerimiz bize soba başında hikayeler anlatırdı. Bu hikayeleri de onlara kendi büyükleri anlatmıştı. Çocukken hepimiz yazıdan önce sözcükler ile iletişim kurduk , yazılı kültürden önce sözlü kültür vardı hayatımızda. Henüz okuma yazma öğrenmemişken ninelerimizin bize anlattığı masallar ile dışarıdaki dünya arasında bağ oluşturduk. Masallarda geçen prensesleri, cadıları, prensleri hayalimizde canlandırdık. Herkesin hayal dünyası kendine özgüydü ve kimseninki kimseye benzemezdi.

  Kim bilir, belki de modern dünyada yetişkin olarak dinlediğimiz masallar, bizi çocukluk zamanlarımızdaki o büyülü dünyaya geri götürüyor, bizim için eski ama çok kıymetli olan bir dünyanın kapısını aralıyor. Diz dize oturduğumuz, kalp kalbe iletişim kurduğumuz eski zamanların… Günümüzün koşturmalı dünyasına inat, masallar diyor ki: ‘Dur, otur şöyle, nefes al, yamacımda dinlen.’

 Hemen aklınıza başka bir soru gelebilir: ‘Masallar ile psikoloji arasında bir bağ mı var? Masallar neden bu kadar güçlü?’

C. G. Jung, ’insan psikolojinin dinamiklerinin ağırlıklı olarak arketiplerce yönetildiğini, bu arketiplerin ise yazılı metinlerden çok öncesine dayandığını, masalların bu nedenle insan psikolojisinin yapılanmasında ve incelenmesinde büyük bir öneme sahip olduğunu’ söylemişti. Carl Gustav Jung’ a göre ‘’Tüm insanlar benzer deneyimlere sahiptir. Eski zamanlardan, mitolojiden günümüz yaşantılarına kadar her yerde rastlanan bu deneyimler, kaynağını kolektif bilinç altımızdan alır.’’

 Arketipler kelime anlamıyla kalıp, şablon olarak ifade edilse de aslında insan kültürünü oluşturan yapıtaşlarıdır. İnsanlar uzun dönemler boyunca karşılaştığı benzer olayları bir süre sonra belli davranış kalıplarına oturtmuş ve bu kalıpları kuşaklar boyunca aktarmaya başlamıştır. Bu durumda masallarda geçen anne, baba, yaşlı teyze, oğul, kız gibi arketipler, dağ, nehir, güneş gibi dış öğeler aslında biz farkına varmasak da yaşantılarımızdaki bazı noktalara temas etmektedir.

  O halde, masalın insanın bilinci ile bilinç dışı arasındaki köprü olduğunu söyleyebiliriz. Bilinç dışı insana masal suretinde görünür, bu sebeple masalların taşıdıkları anlamları da çözümlemekte fayda vardır.

  Masallara dair bahsetmek istediğim bir diğer nokta, masal anlatımının kitap okumaktan ne kadar farklı olduğudur.

Karşımızda duran resimli bir kitapta bütün imgeler zaten bize hazır olarak verilmiştir. Örneğin bir kuştan bahsediliyorsa, kuşun rengi, tüylerinin şekli, yüzü resimde canlandırılmıştır. Oysa bir masalcı masalı anlatırken, karşısında kaç tane dinleyici varsa, o kadar farklı kuş fikri vardır. Masalcı kuş imgesinden bahsettiğinde, herkesin zihninde canlandırması farklı olur. Masalları renkli kılan özelliklerinden biri de dinleyicinin hayal dünyasının kapılarını açmasıdır. Masal anlatanın da masal dinleyenin de sözcük dağarcığı genişler, farklı pencerelerden bakmayı görür, farklı duygu durumlarına girer, empati yeteneği gelişir. Bu nedenle  özellikle okullarda çocuklara  masal dersi verilmesinin  öneminden bahsedilir.

 Günümüzde masal anlatıcılığı yeniden canlanıyor, masallar yeniden dilden dile, gönülden gönüle dolaşıyor. Masallar birleştiriyor, insanları, toplulukları bir araya getirerek  bağ kurduruyor.
 Ne mutlu kadim dünyaya, köklerimize doğru yolculuk edebilmeye…

Işıl Kayagül

Işıl Kayagül- Masal Anlatıcısı

Bodrum Marmara Koleji Felsefe Öğretmeni

İnstagram: https://www.instagram.com/isiltilimasallar/

*

Konuk yazar olarak yazılarınızı gönderebilirsiniz.

Email: 

 info@mehmetbar.com.tr

Instagram:  

https://www.instagram.com/_mehmetbar_/

LinkedIn:

https://tr.linkedin.com/in/mehmet-bar-6772a3103

Youtube: 

https://www.youtube.com/channel/UC3WsEZRLD3NcntiaheLsJ-A?view_as=subscriber

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.